cash. Oluşturulma Tarihi Ocak 05, 2001 0000aşk varsa, susmak konuşmaktır! 'iki kişinin başkalarının yanında susması en zor işlerden biridir' diyor milan kundera, 'kimlik' adlı kitabında. dikkat edilirse söz konusu özne 'iki kişi' dir; her ne kadar zor olsa da bir kişinin kendi başına susması değil. ayrıca, bir kişinin susmasını, kendi kendine konuşmasına oranla daha doğal karşılarız biz. iki kişinin karşılıklı susması ise, kundera' nın bu kitabında da işlediği aşk suskusudur. bir kadın ve bir erkek arasında yaşanan, sorunlarını konuşarak değil de karşılıklı susarak ve o sessizliği yaşayarak çözebilme yetisi. aşkın susmakla, susmanın ise düşünmekle yakın ilgisi var. sözcükler oradan oraya anlam kaymalarına neden olabiliyor çünkü aşkta. aşk başlı başına bir dağınıklık değil mi zaten. duygularla, yaşanan olaylarla, söylenen, havada uçuşan ve her yöne çekilebilen sözlerle, yazılan mektup ya da kısa notlarla, birdenbire içinden çıkılmaz bir hal alabiliyor aşk. aşkın doğal yapısında var bu durum. bundan ki, aşk söz konusu olduğunda, iki düşünüp bir konuşmak gibi bir zaruriyet de kendiliğinden çıkıyor ortaya. susmak, düşünme payını da içinde barındıran bir 'evet deme sürecidir' bazen de; söylenen bütün sözleri kabul etmek, söylenenlerin öyle olmasını beklemek gibi bir anlamı da çağırabilir. aslında harcadığımız bütün sözler, söylenmeyen bütün sözlerin kafamızda farklı farklı oluşmasını ve kendi kendimizle konuşmamızı sağlar. yaptığımız şey, hep söylediğimiz ama yine de yarım kalan bir şeyleri kendimize anlatmaktan ve onları kabullenmeye çalışmaktan başka bir şey değildir. kabullenmek için zamana ihtiyacımız vardır çünkü; kendimizi ve davranışlarımızı tanıma sürecinde zamanın bilgeliğine güvenmek zorundayızdır. bir resim gibidir susmak, özellikle karşımızdaki insanın susması, o kişi için eğer ihtiyacımız varsa, beynimize, oluşturduğumuz bütün resimleri yükleme olanağı sağlar bize. bütün eksikleri, o kişinin giyinişinden tutun da, yüz mimiklerinden, saç ve makyajından, yürüyüşünden tamamlayıveririz. inanmak istediğimiz şey, suskunun içinde gizlidir. böyle böyle kandırırız kendimizi de. eksik yanlarımızı, bir başkasıyla tamamlamaktır bu. zamanla içinden çıkılmaz bir hal alarak 'bağımlı' duruma bile düşeriz. sonuçta, 'platonik takılan' bir aşık olup çıkıveririz. aşkın, karşılıklı susabilmek olduğunu sanırız aynı şehirde! sonra çenemiz düşer birden, her gördüğümüz insana, her gördüğümüz eşyaya kendimizi anlatmaya başlarız. söylemek istediklerimizi bir türlü adlandıramadığızdan olacak, anlatacaklarımız hiç bitmez. yalnız başımıza kaldığımız bir odada, duvarların bizimle konuşmasına izin vermeye, radyo dinlemeye, televizyon izlemeye, yani, susmaya devam kendini anlatan bir insanda, aslında biz kendi yansımamızı görürüz. onun anlattıklarını kendi düşünce sistemimizde yoğurur, kendi bilincimizle sınar, kendimizin böylesi bir durumda nasıl davranacağını düşünürüz. aynı şekilde birine kendimizi anlattığımızda, onun kendisi hakkında düşünmesini sağlamış da oluruz. sözcükler benliğe dönüktür, kıyaslama yapabilirler. aynı işlevi, bir sanatçının kendini ya da gözlemlerini anlattığı bir sanat eseri de yapabilir. güzel bir sanat eseri, güzel bir manzara, estetik boyutu olan ne varsa kimi zaman sadece susmayı gerektirir. konuşmak bozar o tılsımı. psikolojide 'vucudu ile düşünmek' diye bir terim vardır. çoğu davranışımız, önceden kanıksanmış, ezberlenmiş ya da şartlanmış hareketlerin bütünüdür. üzerinize doğru gelen bir araba olduğunda, kenara çekilmeniz için durup o arabanın sizi ezebileceğini düşünmezsiniz. kendinize ya da bir arkadaşınıza 'bu araba beni ezeceği için kenara çekileceğim' de demezsiniz. bunu zaten bilirsiniz ve olayı kritik etmek için hiç zaman harcamadan kenara çekilirsiniz. tıpkı aşkta yaşandığı gibi, bir çeşit refleks ya da içgüdüdür bu. davranışlar çoğu kez yönlendirir bizi; düşündüklerimizin ya da düşüneceklerimizin tersini yapabiliriz. vucut dili ona güvenmek zorunda olduğumuz bir dildir. aşkla yakından ilişkisi vardır vücut dilinin. aşk söz konusu olduğunda, vücut dili ile konuşmak, dolayısıyla susmak, bir çok sorunun çözümü de olabilir aynı zamanda. konuşmak çok daha çetrefilli yapabilir her şeyi. çünkü aşkı, sözcükleri kullanarak anlatamaz, somutlaştıramazsısınız. aşk, iki kişinin kendi dev aynalarındaki çoğulluğudur. dev aynalarındaki bu çoğulluğa rağmen, ne kadar zor olsa da, susan iki kişiyi barındırır aynı zamanda içinde. çünkü söz esnektir; dağınık duyguları toparlamaya yetmez, iyice dağıtır onları. ayrıntılar boğar bizi. aşk, hiçbir sözcüğü dinlemez. onların somutlaşan anlamlarıyla geçici bir sallantı yaşayabilir sadece. sonra yoluna devam eder. ya da tam tersi, eğer bir aşk bitmişse, dünyanın en güzel sözlerini bile sarfetseniz o aşkı geriye getirmeniz mümkün olmaz. aşk bir rastlantıdır. bizim dışımızda gelişen ama en çok da bizi ilgilendiren bir rastlantı. tagore' un, aşkın biticiliği için söylediği 'mayıs ayı yasaları aralıkta hükümsüzdür' sözüne, ben bu bağlamda bana çağrıştırdığı başka bir anlamı ile değinmek istiyorum; aşk, iki sevgili arasındaki bir çok sorunu aynı bu sözde olduğu gibi belli bir zaman sonra hiçe sayabilir; o sorunları tekrar gündeme getirmeden. andrea maurois, 'cümlelerin sadeliği, eşyaların tabiatında bulunan karışıklığı yeter derecede doğrulukla belirtmeye uygun değildir' der. bırakın eşyayı, dağınık bir kavram olan aşk için sözcükler ne yapabilir ki? vücut diliyle konuşmanın yanı sıra kelimelerle de düşünebilir insan. kelimelerle düşünmek ise susmanın diğer bir şeklidir. bir kelime bize pek çok anlamı çağrıştırabilir. söylenen söz, imgesel çağrışımlarla uzun süre susmamıza neden olabilir. tıpkı güzel bir sanat eseri gördüğünüzde dilinizin tutulup, tek yapabileceğiniz şeyin sadece susmak olduğunu bilmeniz gibi. her sözcük farklı insanlar için farklı anlamlar da ifade edebilir elbette. algının, kişilerin yaşam felsefeleri, yaşama biçimleri ve alışkanlıkları ile yakın ilgisi vardır. susmak durum kurtarır bazen de; aşkla pek ilgisi olmasa da, özellikle politikada, yanıtlayamayacağınız bir soru için iki seçeneğiniz vardır; ya sorulan sorunun aslında yanlış bir noktadan sorulduğunu söyleyerek var olan yanıtınıza göre soruyu değiştirmek, saptırmak, ya da hafifçe gülümseyerek, bilge, alaycı ve kendinden emin bir tavırla soruyu yanıtsız bırakmak. her ne kadar durum tespiti yapmak, bir sorun' un saptamasını sözlerle belirterek somutlaştırmak bizi o sorundan kurtarmaya yetmese de, yine de konuşuyor olmanın günlük hayatımızdaki ihtiyaçlarımızı gidermek ve iletişimle yakından ilgili bir yanı vardır. eğer aşıksanız, konuşmak sadece baş ağrısı yapar! aşk söz konusu olduğunda, susmak ve aşkın bize hakim olmasına ses çıkarmamak sanırım en doğru yol. çünkü sözcüklerin gizemli ve esnek havası, algının her insan için farklı kapılar açması, şapkadan, güzel, beyaz bir tavşan yerine, altından kalkamayacağımız bir fil çıkmasına neden olabilir… susmak mı, konuşmak mı? şimdilik bu ikilemi 'yazmak' sözcüğü ile geçiştiriyorum… yazalım susalım! not üşenmedim saydım; benim de dikkatimi çeken bir nokta, yazıda 'kendi' adılını tam on sekiz değişik yerde kullanmışım. ne kadar kendine dönük bir yazı değil mi? Ali Hikmet EREN - 5 Ocak 2001, Cuma
Hangi yaş grubunda olursa olsun, yakın çevrenizdeki erkeklerden duymuşsunuzdur; "Kadınlar çok karmaşık", "Kadınları anlamak mümkün değil" "Karım benden ne istiyor çözemedim" "Bana niye kızgın anlamadım" türünden cümleleri. Kadınların erkeklerin kafasını karıştırdığını doğrulayan tezler ise Psikanalizin iki önemli isminden biri olan Freud'un kadına "Karanlik Kıta" ikinci isim Lacan'ın ise "Kadın bilinemez, belirlenemez" demesidir. Belli ki konunun üstadları da çok kafa yormuş kadını anlamaya. Kaldı ki Atatürk gibi bir şahsiyetin "Nice savaşlar yönettim ama bir kadını yönetemedim." demesi de oldukça çarpıcı değil mi?"Karanlık Kıta" da yolumuzu bulmak çok zor anlaşılan..Bununla birlikte yukarıda ismini verdiğim iki ustadan da esinlenerek aşagıda yazdıklarım size de tanıdık gelebilir diye bir erkeğin en özel kadını olmak ister. Bunun en iyi açıklaması çok eşli ilişki yaşayan erkekleri daha cazip bulmalarında görülür. Cazip bulmalarının nedeni böyle erkekleri beğendikleri için değildir. Kadınlar şuna inanır; "Ben onu değiştirebilirim, ben onun için özelim, diğer kadınlardan farklıyım". Çapkın erkeklerin peşinden koşmaları ve bu tür bir ilişki içinde sıkıntı yaşadıkları halde daha fazla zaman geçirmeleri bundandır. Ünlü ingiliz kadın yazar Jane austen'in "Aşk ve Gurur" kitabından uyarlanan filmin bir sahnesindeki verilen bir davette kendisine yaklaşan soylu ve zengin erkeğe başını kaldırıp şunu söylemesi ilginçtir; "Niye beni seçtiğini biliyorum, çünkü ben salondaki diğer kadınlardan farklıyım".Kadın, erkeğin anladığının aksine, arzusunun tamamen tatmin edilmesini istemez. Tanıştığı ilk zamanlarda cinsellikle ilgili şeyler konuşabilir. Eğer erkek bunu seks istiyor diye algılarsa sonuç fiyasko olur. Hemen yaşanan bir cinsellik kadının korumaya çalıştığı "arzu"ya terstir. Böyle davranan erkeklerle yaşanan yakınlaşmanın hızlıca bitmesi de ilişki istediği için "kesintiz" bir süreci yaşamaya endekslenir ve erkeğin beyniyle yapacağı dansa odaklanır. Oyun arkadaşıdır aradığı ve arzusunu her daim korumak için dolanmak ister ilişkinin labirentlerinde. Cinselliği hemen önüne koyup tatmin edilmek istendiğinde ise oyun biter. Kadınların evlendikten sonra eşlerinin yoğun seks yapma talebine karşı isteksiz olmaları ve fıkralara konu olan "Başım ağrıyor" bahanesi bu durumu anlatmıyor mu? Çünkü ünlü psikanalist Rollo May' in de söylediği gibi "Ne kadar çok seks, o kadar az zevk" gelen kadın danışanlarımın, tanıştıkları erkeklerin kendilerine artık ikinci bile değil, ilk gün cinsel odaklı yakınlaşmalarına verdikleri tepki, hayal kırıklığı ve kaçış öykülerinin sayısının da oldukça fazla olduğunu ,seksi kadın bedeninin herhangi bir bölümüne odaklanıp fetişize edip yaşayabilirken, kadın erkeğin arzusuna odaklanır yani erkeğin kendisine duyduğu arzunun peşindedir. Aşka düştüğünde, romantik karmaşanın içinde kaybolması da bundandır."Eski tarihli olmasına rağmen yapılan bir araştırmada masturbasyonun kadındaki yeri erkekteki yerinden farklıdır. Erkek bir kadınla kurulan bir tür cinsel ilişki imgesiyle birleşir. Bu bir cinsel haz imgesidir. Fakat bir kadının imgesi şöyledir Kocasından kendisiyle yatmasını ister. Adam reddedip başka bir kadın için onu terkeder. Kadının yeri kaybolmaktır; cinsel sahneden çıkmak. Kadın burada kendi çekilişine erotik bir değer katıyor " Darian Leader.Ahmet Altan bir kitabında "Kadınlar sorularıyla, erkekler cevaplarıyla sıkıcıdır." der. Kadının hep sorduğu ""Beni seviyor musun?" sorusuna erkeğin verdiği "seviyorum" cevabı hiçbir zaman yeterli gelmeyecektir. Çünkü kadın "Peki neyimi seviyorsun" sorusuna da verilen cevaptan sonra soruları "başka", "daha başka" şeklinde devam edecektir. Aslında hiçbir zaman cevabı tam olarak yürüyen iki sevgiliye rastlayan kadının ilgisi erkekten çok yanındaki kadınadır. Acaba bu adam yanındaki kadında ne bulmuştur? Bu kadında benden farklı-fazla olan şey nedir? Böylece erkeğin diğer kadına arzusunun neler olduğuna ulaşmaya çalışır. Erkeğin ilgisi ise diğer erkeğin yanındaki kadının güzel mi?, seksi mi? olduğuna başka çiflerin bulunduğu ortamlarda erkeğin kendisiyle daha fazla ilgilenmesini ister. Başkalarının buna tanıklık etmesinden ve diğer kadınlara kocasının kendisini ne kadar çok ve nasıl sevdiğini göstermekten pornografi seyretmez, hatta "iğrenç" bulur. Tamamen erkek fantezilerinin ürünü olan kurgular kadın için uyarıcı değildir. Pornografide herşey ortadır ve kadının kendi kurguladığı hikayelerin içine otutacağı birşey değildir. Zaten erkeğin de uyarılma eşiğini yükselten giderek daha sapkın porno filmleri izlemesi de ayrıca düşündürücüdür. Çünkü porno bir süre izlendikten sonra insanın içini bayıltan boğucu bir duygu yaratir. Yurtdışındaki "canlı seks" gösterilerinin yapaylığı ve sıkıcığı karşısında seyircilerin komiklik yapmaya başladıkları, kasvetli ortamı dağıtacak gülünç sesler çıkarttıkları ve oyuncuların da buna katıldığı sahneler erkekle konuşmak ister. Bu yüzden erkek "Niye artık seks yapmıyoruz?" diye sorarken kadın "Niye artık konuşamıyoruz?" diye hangi eğitim düzeyinde olursa olsun erkekten, fazla parası olmasından çok sorumluluk sahibi ve yaptığı işde başarılı biri olmasını ister. Erkeğe yüklediği en belirgin özellik budur. Haz düşkünü ve yaptığı işi ciddiye almayan erkekten asla kadınsı özelliklerinin daima aynalanmasını ister. Cinsel çekiciliği ve dişi tarafı erkeğin her zaman görme alanı içinde Önemlisi, "Yok sayılmak" ve "Görmezden gelinmek" kadın için "Zurnanın zırt dediği yer." dir. Hiçbir kadın bu duruma tahammül edemez, yok sayıldığında cansızlaşır ve kurur. Ne yazık ki bu durum kadın için ilişkinin bittiği noktadır. Görülmediğinde, onaylanmadığında ve yaptığı iyi şeyler farkedilmediğinde kadının gidişini, kendi terapi çalışmalarımdan da biliyorum ki döndürmenin yolu yoktur. Bu yüzden bir erkek bir kadını asla "Yok saymamalı" genel hatlarıyla verdiğim kadına dair bu bilgiler daha da açilarak çok şey söylenebilir. Ama yerimizin darlığı simdilik buna izin ve erkeği daha çok anlamamız için, daha çok özen göstermemiz dileklerimle...
Sevgili erkek okuyucular, sizi kadınları yanlış anlama derdinden kurtarıyoruz. Bakın, kadınlar ne söylediklerinde, aslında ne anlatmak istiyorlar...Kadın ve erkeğin tamamen farklı dillerde konuştuğuna dair bir klişe vardır. Her klişe doğrudur diye bir şey yok tabii ama, söz konusu kadın ve erkek dili olunca ortada inanmamız gereken bir gerçek var demektir. Özellikle kadınların dilini çözmek, erkekler için efsanevi bir sorun gibidir. Bu defa erkekler için bir iyilik yaptık ve kadınları anlama kılavuzu hazırladık. Beyler, biz kadınların ne söyleyip, aslında ne demek istediğimizi anlamak için bu sözlüğe zaman ayırın! Bizden söylemesi...Cuma akşamı ne yapıyorsun?Kadının aslında söylemek istediği Cuma akşamı birlikte bir şey yapıyor muyuz?Bu, her zaman kadının sizinle zaman geçirmek için sorduğu bir sorudur anlamına gelmez. Kadın bu soruyu sorar ki, belki bir kızlar gecesi organize etmek üzeredir ya da dolu olan zamanında size de yer açmaktır niyeti. açıklıyor bir kadın bir erkeğe özellikle belli bir gün için ne yapacağını soruyorsa, bu onun, o erkeği planına dahil etme ve ona öncelik verme isteğinden kaynaklanır. Kadının bu soruyu sormasının nedeni, erkeğin, planları konusunda kendisiyle daha fazla iletişim halinde olmasını istemesinden de hafta sonu anneni görmek / erkek arkadaşlarınla çıkmak / çalışmak zorunda mısın?Kadının aslında söylemek istediği Bana annenden / arkadaşlarından / işinden daha fazla öncelik tanıBir ilişki artık belli bir noktaya gelmişse, kadın kendi sırasının sizin aile ilişkilerinizden, arkadaşlarınızdan ya da işinizden daha önde olmasını ister. Ona karşı planlarınız hakkında savunmaya geçmeden önce durun ve size bu sorusuyla verdiği işaret hakkında düşünün. Partneriniz birinci önceliğiniz olmak istiyor, daha ne olsun! Mankenlerin fotoğraflarının rötuşlu olduğunu biliyorsun, değil mi?Kadının aslında söylemek istediği Kendime güvenmiyorum çünkü biliyorum, bir manken kadar güzel/seksi değilimBir kadın bu cümlenin çeşitli varyasyonlarını dile getirebilir. Basketbol sahasındaki ponpon kızlar ya da Victoria’a Secret modelleri hakkında da aşağılayıcı şeyler söyleyebilir. Maksadın, sizi o kadınlara bakmaktan alıkoymak olmadığını biliyoruz. Sadece kendisini yeterince çekici bulup bulmadığınız konusunda emin olmak ister. Vermeniz gereken cevap, onun ne kadar mükemmel göründüğü hakkında güzel bir kadar tatlı bir bebek, değil mi?Kadının aslında söylemek istediği Bir gün bebek sahibi olmak istiyor musun? / Bir gün benden bir bebeğin olmasını istiyor musun?Bir kadın bir bebeğe işaret edip, ne kadar hoş bir bebek olduğu konusunda yorumda bulunuyorsa, aslında sizin çocuk sahibi olma konusuna ne kadar açık olduğunuzu görmek istiyordur. Sizinle uzun vadeli bir ilişki kurmak ve ileride onunla birlikte bir aile kurmaya niyetiniz olup olmadığını anlamak istiyordur. Bu ipucunu kaçırmayın!Biz şimdi ne kadar zamandır birlikteyiz, biliyor musun?Kadının aslında söylemek istediği Sanırım ben bu ilişki hakkında senden daha ciddiyim. Benimle bir bağ kurmak istiyor musun yoksa seninle zamanımı çöpe mi atıyorum? İlişkiniz hakkında ne hissettiğinizi açığa vurmanın tam zamanı. Onunla uzun vadeli bir ilişkiye ve derin bir bağlılığa niyetliyseniz, bu sorudaki ipucuna tutunun ve doğru cevabı verin. Önerilerimizi dinleyin. Uzun vadeli bir ilişki istemiyorsanız, ilişkinizin yapısıyla ilgili konuşup tartışmak ve ilişkiye bakış açılarınızın uyuşup uyuşmadığını görmek için bu soruyu eskisi gibi konuşmuyoruzKadının aslında söylemek istediği Konuş benimle. Kendimi sana yakın hissetmiyorum. İlişkimiz konusunda Bu yorum ilişkinizin sıkıntıda olduğunu gösterir. Kadın, eskiden yaptığınız uzun konuşmaları, her şeyi önce birbirinize söylediğiniz zamanları, birbirinizle pek çok detayı paylaşmanızı özlüyordur. Ya da artık size karşı özel duygular hissetmiyor ve bunu nasıl dile getireceğini bilmiyordur. Her halükarda bu cümle, ilişkinizin özel bir dikkate ihtiyacı olduğunu gösterir. Onunla konuşmaya zaman ayırın ve onu çok sevdiğinizi söyleyin. Onunla daha fazla birlikte zaman geçirmeye özen gösterin. Belki de şu ara birlikte bir tatil yapmanın tam zamanıdır!Gelecek hafta gerçekten çok yoğunum. Sonraki hafta da öyle... Kadının aslında söylemek istediği Yalnız kalmaya ihtiyacım var / İlişkiyi değerlendiriyorumSizi planlarına dahil etmek istemiyor ve uzun süredir birlikte zaman geçirme işini erteliyorsa, kendisiyle baş başa kalma isteği çok fazla demektir. Yalnız kalıp düşünmek, ilişkinin gidişatını değerlendirmek istiyordur. Telefonlarınıza geri dönmüyor, e-postalarınıza cevap vermiyorsa, ilişkiyi sonlandırmak istiyor ve sizsiz zaman geçirmenin nasıl bir his vereceğini test bunalttınız mı? Sizden değişmenizi istediği, ama sizin yapmadığınız bir şey var mıydı? O zaman bir önerimiz var. İlişkinize bir şekilde zarar verdiğinizi düşünüyorsanız, harekete geçip bir şeyleri tamir etmenin tam zamanı demektir!
- aşkım sana kek yaptııım - canım benim çok tatlısın yaa yerim seni ben,sevgilisine neler yaparmış mujjkss,mujjkss - beni değil keki ye hayatım ama önceden söyleyeyim kek benden,mutfakta yaratılacak diğer her şey senden ona göre - hönk! ..na..nasıl ya..yani?! - yapıp yapabildiğim bu bal böceğim,ee bi ömür de kekle geçemeyeceğine göre... - hımm,peki bitanem. 7'mde şekerle kandırıldım,27'imde kekle lan ne mal adamım... özetle böyle durum beyler,yerseniz. garip bir sorudur. içinde bir yıldız tilbe olduğunu anlatmak istiyo olabilir mi acaba? misafir ol gel bana börekler açayım sana demek istiyordur, ama iki nota bi hece eksik kaldığı için kek yapabilmiştir ancak. şimdi tam olarak ben de bilemedim ama, böyle başlığa bu kadar giri oluyo naparsın, asdasdf. bkz sana kek yaptım eğer keki güleç, içten bir ifadeyle getiriyorsa, sizi seviyor demektir. ama somurtkan bi tavra sahipse; sen odunun, kekonun birisin. yazıklar olsun sana. al bunu da tıkın ayıcık demeye çalışmaktadır.
Yıllardır kadının ne istendiği üzerinde konuşuluyor, tartışılıyor, filmler çekiliyor, kitaplar yazılıyor… Konu hep sabit hiç değişmiyor, eksilmiyor, artmıyor; kadınlar ne ister? Bu soru karşısında genelde kadın susuyor, kadınların ne istediğini anlatmak da erkeklere düşüyor. Yıllardır kadın şunu ister, aman bunu da ister, ya bu kadın şunu da böyle ister diye atıp tutuyor erkekler… Konuşuyorlar da boş konuşuyorlar. Hemen hepsi kadının ne istediğini bilir, kadının ilmi yapmış, bilimini yazmıştır. Sorsan kadınları çok iyi tanır, anlar, yönetir, yönlendirir, eğitir, ehlileştirir, öğretir. Ama erkeklerin çoğu maalesef kadını tanımaz, anlamaz, çünkü dinlemez, kendini eğitemediği için kadına hiçbir şey katamaz, öğretemez ve nihayetinde de mutlu edemez… Bu yüzden kadınlar ne ister diye destanlar yazılsa da herkesin kadının ne istediği hakkında söyleyecek sözü olsa da kadınlar genelde istediklerini basit bizim isteklerimiz, hayattan, ilişkilerden beklentilerimiz… Anlaşılmak, dinlenmek, önemsenmek, eşit görülmek, inanılmak, başarmak, takdir görmek, yardım görmek, destek görmek, sevilmek isteriz… Yani aslında erkeklerin istediklerinden pek de farkı yok bizim isteklerimizin. Ne var ki kadınız. 250 gram eksikle dünyaya geldiğimiz için hep bir sıfır gerideyiz. Erkekler bu saydıklarıma kolayca sahip olabilirken bizim bunlardan sadece bir kaçını bile elde etmek için savaşmamız, çaba harcamamız gerekiyor…Bazılarımız zar zor da olsa başarıyor istediklerini elde etmeyi… Bazılarımız da kendi için bir şey istememeyi hep başkaları için yaşamayı öğreniyor. Baya bir damardan girdim galiba… Kelimeleri karikatürlere bırakıyorum şimdi…Karikatürler Hale Pakcan'dan yorumlar da ne ister?Peki ne bulur? Evliliğin ilk yıllarında kocasının dünya yansa umurumda değil izlerim ulan ben bu maçı, istersem eşekler gibi bağırırım moduna nasıl girdiğini anlayamaz, çıldırır! Ne yapsa da değiştiremez bu durumu. Televizyonun kumandasıyla karısından daha fazla ilgilenen bu adam için maç anlarında bir top kadar değeri olmadığının farkına varır zamanla. Kabullenir. İstemese de göz ucuyla izler, yorum yapmaz, kavga çıkartmaz, rahatsız etmez. Çünkü erkeğin maç izlemesi saygı duyulması gereken bir ritüeldir. Ama kadın ne zaman bir diziye takılsa eşi laf sokacak, diziye ya da karakterlere bok atacak bir nokta bulur. Çünkü kadının dizi izlemesi zaman kaybıdır. Zamanla kumanda hakimiyetini kaybeder, izlediği diziden de bir bok anlayamaz hale ne ister?Peki ne bulur? Evlenmeden önce her dakikayı adeta değerlendirmek için can atan adamın, evlendikten sonra 360 derece dönüşüne şahit olur. Evlendikten sonra boş vakitlerinde baş başa olamadıklarını fark eder zamanla. Acaba tesadüf mü diye düşünür. Sonra bir bakar ki tüm özel günlerinde kaynanası yanlarında biter, eşinin kuzenleri, kardeşleri ilişkilerinde üçüncü kişi, eşinin kankası ise kuması oluvermiştir. Kadın denemekten bıkmaz eşiyle konuşabilmek, baş başa vakit geçirmek için fırsatlar yaratır. Erkek de bunu çok iyi bilir de işine gelmez! Kadın ne ister?Peki ne bulur? Tabi ki çoğu kadın ruh ikizini bulamaz. Ruh ikizim sanar karşısına çıkan erkeği… Evleniverir. Atılan imzadan sonra anlar ki evlendiği kişi ruh ikizinin uzaktan akrabası bile değildir. Bazen aklına gelir ruh ikizinin belki bir yerlerde onu bekliyor olabileceği… Kadın ne ister? Peki ne bulur? Bir zamanlar anlattıklarını dinlemek, bir kelimesini bile kaçırmamak için ağzının içine düşün adamın onu artık hiç ama hiç dinlemediğinin farkına varır. Heyecanla anlattığı konuların eşinin bir kulağından girip öbürkünden çıktığını anlar. Üzülür önce. Neden dinlenmediğine anlam veremez. Yılmadan anlatır, konuşur. Sonra duvara konuşmakla eşine anlatmak arasında bir fark olmadığına karar verir. Jeton düşer. Daha az konuşmaya, daha az anlatmaya başlar… Kısa cümleler kurar. Dinlenmediği için dinlemekte istemez. İki kişilik bir yalnızlıkta yol alır gider… Kadın ne ister? Peki Ne Bulur? Aldatılmasına mı üzülsün yoksa bunun altında yatan nedenin kendi olduğuna mı şaşırır kalır. Erkek isteyerek ve her şeyi göze alarak özgür iradesiyle aldatmıştır onu. Ama aldatan erkek foyası çıkanca meydana kadını suçlar. Senin yüzünden aldattım, sen şöylesin sen böylesin ee ben de erkeğim zırvaları başlar. Duyduklarına inanamaz kadın. Sarsılır. Sonra bakar ki sadece aldatan erkek değil, çevresindeki kadınlar bile aynı şeyleri söylüyor. Suçlu hisseder kendisini. Affeder. Kendi için değil erkek için geyşaya dönüşme hayalleriyle o güzellik merkezi benim bu güzellik merkezi senin koşturur durur. Kadın ne ister? Peki ne bulur? Monotonlaşmasın istediği evliliği monotonlaşır, hantallaşır, ağırlaşır… Kadın kendini bir çemberde dönüp duran bir fare gibi hissetmeye başlar. Hayat neşesi söner, enerjisi biter, hayalleri azalır, arzuları ne ister? Peki Ne Bulur? Tabi ki kocası kendi götüne, göbeğine bakmadan atar tutar. Karısının birkaç kilo fazlasını devlet meselesi yapar. Dalga geçer… Kadın kilo alma lüksüne sahip olmaz. Spora gitmeye de vakit bulamadığı için otlar durur, böylece salata en iyi dostu olur...Kadın ne ister?Peki ne bulur? Kendisini olduğu gibi kabul eden bir erkek ister, buldum zanneder, yanılır. Erkek kadını olduğu gibi değil istediği gibi görmek ister… Çabalar ve değiştirir. Kadın olduğu gibi olamaz artık ama erkeği olduğu gibi kabul etmeyi öğrenir. Kadın ne ister?Peki ne bulur? Anlayamaz, anlayamaz, anlayamaz…. Kadın ne ister? Peki ne bulur? Erkeğe dönüşemeyeceğine ve erkeğin de kadını hizmet etmesi gereken bir varlık olarak gören bakış açısı değişmeyeceğine göre ömrü boyunca eşek gibi yemek de pişirir, çocuk da bakar temizlikte, ev işi de… Çok şey istiyoruz herhalde çooookkk, kadın dediğin umduğuyla değil bulduğuyla mutlu olmasını öğrenmeli herhalde! Yazan Reçel
susan kadın ne anlatmak ister