LevTolstoy, 1860’larda kendisinin ilk büyük romanı olan Savaş ve Barış’ı yazdı. 1873’de ise Savaş ve Barış’tan sonra en bilinen romanı olan Anna Karenina’yı yazmak üzere işe koyuldu. Sonrasında 1880 ve 1890 yılları boyunca da kurgu eserler vermeye devam etti. Ivan Ilyich’in Ölümü adlı romanı da Lev Tolstoy 8Sınıf 5.Ünite Kur’an-ı Kerim ve Özellikleri Testimiz. Hz. Peygamber'in (s.a.v.) vaktini, şartlarını vs. açıkladığı, hem beden hem mal ile yapılan ibadet hangisidir? Kur'an-ı Kerim'de yer alan, insanlar arasındaki hukuki, idari, mali, iktisadi ve beşeri ilişkilerini düzenleyen hükümlere ne ad verilir? Dayanışma yardımlaşma, ilgi, fedakârlık prensipleri üzerine inşa olunan bir aile, temelleri sağlam, geleceği olan örnek bir ailedir. Ailenin iki temel sütünü vardır. Bunlar, Anne-babalardır. Anne-baba, aynı zamanda biri yekdiğerinin eşi durumundadır. Her bir eşin fonksiyonu, sorumluluğu, yapısı, yaratılış fıtratı Kıssaanlatanlara kıssa-han ya da kıssa-gü denir. En yaygın örnekleri peygamberlerle ilgili kıssaları anlatan kitaplardır. Divan edebiyatında Ahmed Cevdet Paşa’nın Kısas-ı Enbiya veTevarih-i Huleyfa adlı kitabı önemli bir kıssa örneğidir. Divan edebiyatında daha çok mesnevi türünde kaleme alınmışlardır. Düzyazı Etiket anne ile ilgili hadisler ayetler ve kıssalar. İslam’da Annenin Yeri ve Saliha Kadın. 30 Ağustos 2021 - 0 yorum. İslam'da annenin yeri nedir? Saliha kadın kimdir? Saliha kadının vasıfları nelerdir? Anne ile ilgli ayet ve hadisler nelerdir? Haberin detayında bulabilirsiniz. cash. Hz. İbrahim İle İlgili Kıssalar Hz İbrahim misafirleri çok severdi. Evine misafir çağırmaktan,onlara ikramda bulunmaktan lezzet alırdı Yolculara karşı da iyi davranırdı. Onları evine davet eder, yiyecek-içecek verir, yatacak yer gösterirdi. Her sabah. Evinin yanındaki yolun kenarında durur ve yoldan geçecek yolcuları görür görmez de, ikramda bulunmak için evine davet insanları memnun ve rahat ettirmek onu mutlu ederdi. Bir günü sofrasında bir misafir olmadan geçtiğinde rahatsız olur, evinde bir yolcu ağırlamamışsa yemeğe kendisi de ara, yoldan üç gün boyunca hiçbir yolcu geçmedi. Bu durum haliyle Hz. İbrahim”i üzdü. Ama bıkmadan usanmadan yola çıkıp ümitle beklemeye devam etti. Ufuğa gözlerini kısarak bakıyor, bir yolcunun gelmesini istiyordu. Üç gün geçmiş ama hiçbir yolcu sabah, deve üzerinde yaşlı bir adam göründü yolda. Hz. İbrahim çok sevindi hemen yaşlı adamı yemeğe evine davet etti. Adam bu daveti kabul etti. Evde yemeğe oturduklarında Hz. İbrahim yemeğe başlamadan önce “Bismillah” dedi, ama yaşlı adam hiçbir şey demeden yemeye başladı. Hz. İbrahim sordu“Neden besmeleyle başlamadın? Bize bu yiyecekleri hediye eden rabbimiz hem Rahman, hem de Rahim değil mi? Sunduğu bu rızkı yemeye başlamadan önce Onun ismini anmak doğru olmaz mı? Yaşlı adamın cevabı “Benim dinimde böyle bir adet yok” şeklinde oldu. “Hangi dindensin sen?” “Mecusiyim.” Adam ateşe tapılan bir dine İbrahim buna çok kızdı ve adamı evinden adam oradan uzaklaşırken. Hz. Cebrail, Hz. İbrahim”e geldi. Bir mesaj getirmişti. Ona, Allah”ın kendisine inanmayan bu adamı 70 senedir rızıklandırdığını, ama onun, yani Hz. İbrahim”in bir öğün yemek bile tahammül edemediğini bildirdi. Hz. İbrahim hatasını anlamıştı. Hemen ihtiyarın arkasından koştu, yetişti ve evine yemeğe devam etmek üzere dönmeye ikna etti. Başa dön tuşu Ucuz konut müjdesi ile ilgili detaylar belli olmaya başladı. Dar gelirli vatandaşların ev sahibi olabilmesine olanak sağlayacak projede yüzde 10 peşinat ile kira öder gibi konut almak mümkün olacak. Hiç evi olmayan vatandaşa; 20 yıl vadeli ve uygun konutlar taksitlerle satışa sunulacak. İşte dev projenin detayları...• 08 Ağustos 2022 - 0812 • Son Güncelleme 08 Ağustos 2022 - 0818• 08 Ağustos 2022 - 0812 • Son Güncelleme 08 Ağustos 2022 - 08181Tüm Türkiye'nin heyecanla beklediği Cumhuriyet tarihinin en büyük sosyal konut hamlesi başlıyor. Eylül ayında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklayacağı dev sosyal konut projesi kapsamında hiç evi olmayan vatandaşa; konut, arsa, işyeri 20 yıl vadeli ve uygun taksitlerle satışa merakla beklediği kampanya kapsamında konut sayısı illerden gelen talebe göre belirlenecek. Edinilen bilgilere göre, büyük şehirler başta olmak üzere 81 ilde 450-500 bin konut ve işyeri yapılması Seda Tabak'ın haberine göre, projenin tüm ayrıntılarını Cumhurbaşkanı Erdoğan eylülde vatandaşa EVLİYE EV MÜJDESİ TOKİ'nin daha önce yaptığı sosyal konut projelerini içeren kampanyalarda evi olmayan emeklilere de ayrı kota tarihinin en büyük sosyal konut hamlesi olacak yeni projede ise; dar gelirliler, emekliler, şehit ve gazi yakınlarının yanı sıra gençler ve yeni evlenecekler de ayrı kota içinde şehirleri ve İstanbul'da belirli aile geliri üst sınırı ve daha önce evi olmaması koşullarının aranacağı kampanyada başvuruların ardından kura yolu ile konut edinimi AY VADE İMKÂNI VAR Sosyal konutun yanı sıra üretim ve istihdamı artırmak için ülkenin birçok noktasında küçük ve orta ölçekli işletmeler için sanayi tesisleri inşa konut anlayışıyla yürütülecek projede vatandaş uzun vade ve düşük taksitlerle işyeri sahibi bilgilere göre yapılan çalışmalar kapsamında vatandaşa kira öder gibi işyeri sahibi olması için 20 yıl vadeli ödeme koşulu sağlanması FAZLA PAY İSTANBUL'A Sosyal konutta İstanbul'a önemli bir pay ayrılacağını ifade eden Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, "81 ilimizde olduğu gibi İstanbul'umuza yeni on binlerce konut yeni evli kardeşlerimize, engelli kardeşlerimize; emeklilerimize, şehit ve gazi ailelerimize özel kontenjanlar ayıracağız. Evi olmayan tek bir kardeşimiz kalmayana dek bu çalışmayı azim ve kararlılıkla sürdüreceğiz" diye ÖDER GİBİAltyapılı arsa satışı projesinde ise hiç evi olmayan vatandaşa istediği gibi ev yapma imkânıyla yine uygun ödeme koşullarının sağlanması planlanıyor. Rekor sayıdaki sosyal konutların amacı vatandaşın erişilebilir şartlarda kira öder gibi ev sahibi olmasını sağlamanın yanı sıra; fahiş artan kira rakamlarını düşürmek ve salgın döneminde daralan konut arzını hızla artırarak inşaat sektörünü arsa satışı projesinde ise hiç evi olmayan vatandaşa istediği gibi ev yapma imkânıyla yine uygun ödeme koşullarının sağlanması EYLÜLDE AÇIKLANACAK Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderliğinde Cumhuriyet tarihinin en büyük sosyal konut hamlesini başlattıklarını aktaran Bakan Kurum, söyle devam etti "Sosyal konut projesinde toplamda 1 milyon 170 bin rakamına sayı dünyanın hiçbir yerinde yok. 1 milyon 170 konutu bitirdik ve vatandaşlarımıza teslim ettik. Sayın Cumhurbaşkanımız milletimize Eylül ayında yeni bir sosyal konut projesi yapacağımızı müjdelediler. Çalışmaları hızlı bir şekilde yürütüyoruz." Ray ID 7383829a392277bf • 2022-08-09 211558 UTC Web server is returning an unknown error Error What happened? There is an unknown connection issue between Cloudflare and the origin web server. As a result, the web page can not be displayed. What can I do? If you are a visitor of this website Please try again in a few minutes. If you are the owner of this website There is an issue between Cloudflare's cache and your origin web server. Cloudflare monitors for these errors and automatically investigates the cause. To help support the investigation, you can pull the corresponding error log from your web server and submit it our support team. Please include the Ray ID which is at the bottom of this error page. Additional troubleshooting resources. Oluşturulma Tarihi Mayıs 04, 2020 1521Hz. Süleyman Filistin'de doğmuş ve yaşamış olan bir nebidir. Hz. Süleyman gerek yaşayış biçimi ile gerekse de mucizeleri ile tarihte ki en önemli peygamberlerden biridir. Son günlerde de Hz. Süleyman hakkında internet üzerinden sıkça araştırma yapılmaktadır. Özellikle Hz. Süleyman kimdir? Hazreti Süleyman hayatı kıssası, mesleği ve mucizeleri ile ilgili ayetler internette sıkça araştırılan başlıca başlıklardır. İşte Hz. Süleyman'a dair bütün Süleyman aynı zaman da kral olarak da bilinir. Arama motorlarında sıkça araştırılan Hz. Süleyman Tevrat ve Kur'an-ı Kerim'de kendisinden sıkça söz edilmiştir. Hz. Süleyman Kimdir? Hz. Süleyman Kudüs Filistin'de doğmuştur. Babası Hz. Davut Hz. Süleyman daha 12 veya 13 yaşlarında iken vefat etmiştir. Kur'an'da Hz. Süleyman nebi peygamber olarak bildirilir. Hristiyanlıkta yani İncil kitabında ise yasa koyucu olarak adlandırılır. Din dışı kaynaklarda ise Hz. Süleyman'ın kral olduğu kabul edilir. Kur'an-ı Kerim'de 16 kere Hz. Süleyman'dan bahsedilir. Kur'an'da keskin zekası ve Hz. Davut'un oğlu olduğundan bahsedilir. Ayrıca karmaşık meseleler de bile zekası sayesinde çözüme kavuşturduğundan sıkça bahsedilir. Hz. Süleyman babasının yolunda ilerlemiş bir peygamberdir. Babası gibi önce şehrin hükümdarı olmuş daha sonra ise peygamber olmuştur. Mescid-i Aksa Hz. Süleyman tarafından inşa ettirilmiştir. Mescid-i Aksa'nın yapımı tam olarak 7 yıl sürmüştür. Hz. Süleyman MÖ 932 yılında yine doğduğu şehirde Kudüs'te vefat etmiştir. Hazreti Süleyman Hayatı Kıssası Hazreti Süleyman gençlik yaşlarında dikkatleri üzerine çeken biri olmuştur. Babası Hükümdar olan Hz. Davut oğlunun zekasının farkına vararak onu eğitmiştir. Babası henüz Hz. Süleyman 12 yaşındaki vefat etmiştir. Daha sonra kendisi hükümdar olmuştur. Hz. Süleyman'ın toplum 4 tane çocuğu olmuştur. Kur'an-ı Kerim'de Hz. Süleyman'ın güzel ahlakından, zekasından ve Allah katında ki büyük değerinden bahsedilir. Hz. Süleyman her peygamberin olduğu gibi mucizeleri olan bir peygamberdir. Yaşadığı dönem boyunca pek çok mucizeleri olmuştur. Atlara olan sevgisi ile bilinir. Her zaman atlara değer veren bir peygamber olmuştur. Sadece atlara değil hayvanlara yoğun bir sevgi beslerdi. Hazreti Süleyman'ın duası da bulunmaktadır. Ey Rabbim! Beni bağışla. Bana, benden sonra kimseye layık olmayacak bir mülk bahşet! Şüphesiz sen çok bahşedicisin!” dedi. Hazreti Süleyman Mesleği Hazreti Süleyman bir hükümdardı. Ayrıca sazlardan zenbil yaptığı bilinmektedir. Bakır madenini de işleyen bir peygamberdi. Hazreti Süleyman Mucizeleri ve İlgili Ayetler Hazreti Süleyman mucizeleri olan bir peygamberdir. Kur'an-ı Kerim'de Hazreti Süleyman'ın mucizelerinden bahsedilmiştir. Hazreti Süleyman tüm canlılar ile konuşma yeteneği ve mucizesi bulunurdu. Hazreti Süleyman'ın 9 tane mucizesi vardır. Rüzgarları kontrol edebilme mucizesi vardır. Öyle ki istediği yere rüzgar getirebilir istediği yerden rüzgarları dağıtabilirdi. Hazreti Süleyman denizlerden geçmek isterken sular ikiye ayrılıdı. Daha sonra geçtikten sonra sular tekrardan birleşirdi. Hazreti Süleyman ne zaman isterse cami, köşk ve saray yaptırabilirdi. İstediği zaman istediği yerde bu mucizesini gösterirdi. Hazreti Süleyman'ın ayrıca bir mührü bulunur. Bu mührü ile istediği her şey kolaylaşırdı. Enbiya 81. Ayet; Süleyman’ın emrine de onun isteğine göre, içinde bereketler yarattığımız yere doğru esmek üzere güçlü rüzgârı verdik. Biz her şeyi biliriz. Neml 16. Ayet; Süleyman Dâvûd’un yerine geçti. Dedi ki "Ey insanlar! Bize kuş dili öğretildi ve bize her şeyden gerektiği kadar verildi. Doğrusu bu apaçık bir lutuftur." Sebe 12. Ayet Süleyman’ın emrine de sabahleyin bir aylık, akşamleyin bir aylık yol almakta olan rüzgârı verdik. Onun için bakır madenini eritip akıttık. Cinlerden de rabbinin izniyle onun maiyetinde çalışanlar vardı. Onlardan kim buyruğumuzdan sapsa, ona yakıcı ateşin azabını tattırırdık. HÜS-Ü ZAN, SU-İ ZAN Bir düşünsek; Aslında paranoyak olmadığımız halde her birimizin hayatında -sonradan gerçekle ilgisizliği anlaşılan- büyük zanlar şüphe, sanma, kesin olmayan bilgi olabildiği gibi günlük hayatımızda nice önyargılarımızın, nice küçük zanlarımızın varlığı da bir gerçektir. Çok dikkat edilmesi gereken, hemen her vesileyle hataya günaha düşülme ihtimali olan bir varta. Yaratıcımız cc bu önemli hataya düşme eğiliminde olduğumuzu bildiği için, bizleri -gerek ayetleriyle, gerekse elçisi sav vasıtasıyla- tekrar tekrar en anlaşılır şekilde ikaz etmiştir; “Ey iman edenler! Zandan çok kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını gizli yönlerini araştırmayın. Hucurat Burada zannın bir kısmı günahtır’ ifadesinden, haliyle şöyle bir şey anlaşılır; “Demek ki, zannın bir kısmı da günah değildir.” Aynen öyle; Memleketin bekası, milletin huzuru için yetkili kurum ve kişilerin, alternatiflerin zanların tamamını masaya yatırıp bilgi toplaması, üzerlerinde araştırma ve analizler yapması… kaçınılmazdır. Keza, tüzel veya gerçek kişilerin, belirtileri olan veya teyakkuz halini gerektiren bazı özel konularda gerçeğe ulaşmak için zanlardan hareket etmeleri de olağandır. Ne var ki, gerçek tam olarak ortaya çıkmadan, o muhtemel zanları -gerçekmiş gibi- dillendirmek büyük sorumluluk’ kapsamındadır. Detayları bilmeyenlere enteresan gelebilir; Çağdaş laik -seküler hukukta- Türkiye’deki de dahil- yargı süreci şöyle işler Savcılık makamı, suçluluk ihtimaline binaen bir kişinin gıyabında bir araştırma dosyası açmışsa, o kişi o safhada “şüpheli”, şüpheli hakkında resmen dava dosyası açıldığında, “sanık” olarak anılır. Suçlamanın önemi, kaçma, delil karartma… ihtimallerine bağlı olarak kişi mahkeme kararıyla tutuklansa bile, kişi halen ya “şüpheli” ya da “sanık” sayılır. Ta ki suç sabit bulunup ta cezaya hükmedildiğinde, o cezanın da dahili ve uluslararası üst mahkemelerce onanmasından sonradır ki o kişi “hükümlü” sayılır. Artık bu safhadan sonra o kişiyi, o suçun faili olarak görme durumumuz olabilir. Yani birçok sefer yaptığımız üzere, kestirmeden ona buna, ayak üstü mesnetsiz yakıştırmalarda bulunup; “şu suçu işlemiştir” demeye, kanunen de dinen de hakkımız yoktur. Aslında aklın ve kanun yapıcı bağımsız vicdanın ulaşacağı yer -birçok zaman-ilahi kaynaklı dinlerin de öngördüğü yerdir. 1948’de yayınlanan Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ile ondan 1316 yıl önceki Hz. Muhammed’in “Veda Hutbesi”ni karşılaştıranlar, birçok hususta bire bir mutabakat olduğunu hayret ve takdirle görmektedirler. Yeter ki vicdanlara baskı yapılmasın, konjoktörel davranılmasın, kitle vicdanında da kabul görme niyetinde olunsun, adalet duygusu ön planda tutulsun, kovboyluk heveslerine’ tevessül edilmesin… “Kahrolsun, o zan ve tahminle’ yalan söyleyenler” Zariyat “… Gerçekte zan, haktan yana hiçbir yarar sağlamaz.” Necm “Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeye dayanıp karar verme. Çünkü kulak, göz ve kalp, evet bunların hepsi verdiğin karar, vardığın sonuçtan sorumludur ve sorguya çekilecektir.” İsra Hz. Muhmammed sav Efendimiz’in, bu önemli konu ile ilgili bazı ikazları; “Her işittiğini söylemek, kişiye günah olarak yeter.” “Su-i zandan sakının, çünkü zan, sözlerin en yalanıdır.” “Birbirinizin eksiğini görmeye çalışmayınız, hususi ve mahrem hayatını da araştırmayınız.” “Mümin hakkındaki güzel zan, güzel ibadetten sayılır.” “Başkaları hakkında iyi ve güzel zanda hüsn-ü zanda bulunmak, kişinin kulluğunun güzelliğindendir.” *** Konu açılmışken ilgili ve önemli bulduğum bir iki hususa daha değinmek isterim; Su-i zan,’ yani insanlar hakkında tam bir bilgiye sahip olmadan kötü düşüncelerde bulunmak, çok büyük bir vebal olmakla beraber hüsn-ü zan’da yani insanlar hakkında, tam bir bilgiye sahip olmadan iyi düşüncelerde bulunurken de -hele o hüsn-ü zan ettiği kişi ile yüzyüze iken daha bir- dikkatli olunmalıdır. Okuyunuz; “Bir kere Nebi’nin sav huzurunda bir kişi, oradaki diğer bir kişiyi övmüştü. Bunun üzerine Resulullah; “-Tuhaf şey! Sen böyle söylemekle arkadaşının boynunu vurdun, yazıklar olsun sana! Sen arkadaşının boynunu vurdun.” Buyurdu. Sonra da; “- Sizden her kim din kardeşini methetmek mevkiinde bulunursa - Filan kişiyi görünüşe göre iyi sanırım. Onun durumunu en doğru Allah bilir. Ben, Allah’a karşı kimseye görünüşüne bakıp da mükemmeldir’ diyemem, ’onu şöyle şöyle zannederim’ desin. Bunu da hakikaten o kimseyi bu surette zannediyorsa, öyle söylesin.” buyurmuşlardır. *** Bu yazının hazırlık safhasında birçok kaynağa başvuruldu. Bu vesileyle, gözlemleyip de üzüldüğüm bir hususu sizlerle paylaşmak istiyorum; “Zan” çok kaçınılması gereken, dünyada da her yapıp söylediklerimizin hesabının verileceği günde de… sorumluluğu ağır olan, -hatta hüsn-ü zanda bulunurken bile ihtiyatlı olunması gereken- bir mesele. Dahası, günlük hayatımızda gerek kendimizde, gerekse çevremizde pek çok sefer karşılaşabildiğimiz, Ademas’dan bu yana yakamızı bırakmayan, kıyamete kadar da bırakmayacak bir zaaf… Hal böyle iken bu mühim konuyu işleyen, inceleyen kaynakların hemen birçoğunda zan ve yanılmaya’, zan ve sonuçlarına’ vurgu yapan en saygın kaynaklarda bile, asırlardır buluna buluna, daha çok “Nalıncı Baba” olarak bilinip tanınan -birçok yönüyle- yaşanmışlık ihtimali olmayan, ancak konunun ilginçliği ile dikkati çeken bir menkıbenin “kıssa” adı altında sunulduğunu görmekteyiz. ’Kıssa’ diye sunulan menkıbeye bir de siz bakınız; Sultan 2. Murat Han bir garip rüya görüp, haline ilgi duyan sadrazam Siyavuş Paşa ile, molla kılığında şehre çıkıyorlar. Aradığını tesadüfen buluyorlar; bakıyorlar ki, yerde yatan ölmüş bir adam’ var. Etraftaki kırk yıllık komşuları cenazeyle ilgilenmedikleri gibi, ölenin aleyhinde konuşuyorlar; Kazandığını hep içkiye fuhuşa harcıyormuş, hayatı boyunca camiye geldiğini gören yokmuş,..’ Yani cenazeyi kaldıran yok aleyhinde konuşan çok. 2. Murat ile Siyavuş Paşa cenazeyi camiye taşıyorlar, yıkama, kefenleme, tabuta yerleştirmeye işlerini bitiriyorlar... Ancak ondan sonra meftanın ailesini soruşturmak akıllarına gelmiş oluyor, padişah araştırmaya gidiyor, nitekim evini buluyor, kapıyı yaşlı eşi açıyor. Başlıyor kocasının sırrını anlatmaya; “…Nalıncılık yapardı, birinin elinde şarap şişesi görmeye görsün, -içipde günaha girmesinler diye- bütün kazancını verip, şarabı satın alır, sonra getirip dökerdi… Malum kadınlara’ ücretlerini öder, zamanlarını satın alır, eve getirir, bana teslim eder, kendisi çıkar gider, ben de onlara -tövbekar olsunlar, hayatlarını değiştirsinler diye- dini kitap, ilmihal okurdum...Vakit namazlarına hep, tekbir aldığında Kabe’yi gören imamların bulunduğu’ uzak semt mescitlerine giderdi… Bir gün kendisine; “Bak efendi sen böyle yaptıkça komşular seni kötü belleyecek, cenazen ortada kalacak, seni kim yıkayıp kaldıracak...’ dedim. O da, Allah büyüktür hanım. Hem padişahın işi ne!..” diye cevap verdi.” *** Kıssa’ adı altında sunulan menkıbede; ölenin arkasından konuşma var, merhametsizlik var, komşu hakkına riayetsizlik var, su-i zan var, insanların ısrarla yıllar yılı su-i zanna teşvik edilmesi…var. Merhametsiz, insafsız, kaba saba komşu tiplemeleriyle’ yeni nesilleri Osmanlı’dan, atalardan soğutma… var. Kaş yapayım derken nice gözün çıkarıldığı, yanlış bir tercih... Sanki, her gün işlediğimiz önyargı ve su-i zan sorumluluğumuza karşı, 550 yıl önce yaşamış insanlara mal ettiğimiz kıssa görünümlü’ bir menkıbeden avuntu arıyor gibiyiz. Kaldı ki daha iyi anlaşılmasını sağlamak için su-i zan gibi önemli konuların, illa ki bir kıssa ile desteklenmesi de gerekmez, ayetler, hadisler, gerçekler… fazlasıyla yeter, zorlamaya ne lüzum var. Su-i zan gayet önemli bir konu, günlük hayatımızla pek çok vesileyle iç içe olan bir konu… Her şeyde, özellikle ’ibret’ için anlatılanlarda tutarlılık, güvenilirlik olmalı… Kur’an’ın etkisine ve Allah tarafından gönderildiğinin en önemli delillerinden birisi, güvenilirliğidir, Üslubunda, manasında, hükümlerinde… hiçbir tutarsızlığa rastlanmamasıdır. BakNisa S-82’ Dini kaynaklarımızdaki -Kur’an’daki ve sahih hadislerdeki kıssalar hariç- diğer kıssaların, menkıbelerin durumunu ele alıp kritiğini yapmanın başlı başına önemsenecek bir husus olduğu kanaatindeyim. Kıssa-naşirlik değil de etki gücünü hakikaten yaşanmış olmaktan alacak, kıssa değerinde’ ibret alınacak, ders çıkarılacak... olayların yer bulacağı bu sitede, yeri geldikçe bu tarihi yanlışlar ve de doğrular dile getirilmeye çalışılacaktır. ’Ciddi’ meselelerin kaynakları da misalleri de ciddi olmalıdır. “Mübalağa da bir yalandır” sözü hafife alınmamalıdır. Bu hassas konularda bir yanlış bir doğruyu götürmez, bir yanlış birçok doğruyu götürebilir.’ Her inananın son yüce dinin haysiyetini koruma mükellefiyeti olmalıdır. Günlük hayatta da güzel, hikmetli, örnek… davranışlarla bezenip, hep birlikte doğruyu bulmaya, çağdaş neslimize ve geleceğe faydalı olmaya çalışılmalıdır. Bu menkıbede inanç yapımızın önemli bir kuralı daha ihlal ediliyor, kaş yapayım derken göz çıkarılıyor’; İnsanlar, su-i zan gibi önemli bir günahtan sakınma hassasiyetine davet edilirken, “başkalarının su-i zannına gıybet ve dedikodu yapmalarına sebep olacak davranışlardan kaçınmak” prensibine hiç riayet edilmiyor. Bu konuda, rehberimiz Peygamber Efendimiz’deki sav hassasiyete bakarmısınız; “Bir akşam, mübarek annelerimizden biriyle bir yere giderken veya harici mekanda konuşurlarken karşıdan iki Sahabe geliyor. Tam yaklaştıklarında, onları durdurup, hanımının da peçesini kaldırıp; “bakınız, bu benim hanımım falancadır…” buyuruyor. Sahabe efendilerimiz, “estağfurullah ya Resulallah, sizden de mi şüphe edilir!..” derler. Efendimiz sav de, su-i zanna şüpheye dedikoduya… sebep olabilecek davranışlardan kaçınılması gerektiğini kastederek; “Kanın insanın damarlarında dolaştığı gibi, şeytan da insana nüfuz eder, kalbine şüphe sokar.” buyurur. *** Bu Hadis-i Şerif’teki hassasiyeti keşke hepimiz her vesileyle uygulasak, su-i zanna sebep olma ihtimali olan küçük büyük her davranışımıza uygun zaman ve zeminde bir açıklık getirsek. Bu su-i zanna sebep olmama meselesi’ o kadar önemlidir ki, yukarıdaki Hadis- Şerif’e istinaden müçtehitler; Su-i zanna sebep olanın sorumluluğunu günahını, su-i zanda bulunanınki ile ayni saymışlardır. İşin bir başka vahim boyutuna dikkatinizi çekeyim; Ülkemizde yürürlükte bulunan Türk Medeni Kanunu’na göre, eşler arası güven sarsıcı davranışlar’ -Yargıtay’ın da onayı ile- davacının boşanma isteminde, geçerli bir sebep’ sayılmaktadır. Güven sarsıcı örnek olaylar incelendiğinde ise, hemen hepsinde “bir eşin, diğer eşi su-i zanna sevk edici davranışları…” görülmektedir. Bu önemli değinmelerden sonra, ayrıca; “Başkalarını su-i zanna sevk edici davranışlardan sakının, aman ha bu konuya çok dikkat edin !..” demeye gerek kalmamıştır herhalde… Böylece, kadim bir eksikliğimize de daha bir açıklık gelmiş olduğunu umarım; Bizler hep oldum olası; “su-i zanda bulunmamalı, su-i zan günahtır…“ deriz, Halbuki, çok önemli bir diğer düstur da, Su-i zanna sebep olmama’ gayret ve hassasiyeti içinde olmakmış… Hasan KUTLUTAŞ ehitler; Su-i zanna sebep olanın sorumluluğunu günahını, su-i zanda bulunanınki ile ayni saymışlardır. İşin bir başka vahim boyutuna dikkatinizi çekeyim; Ülkemizde yürürlükte bulunan Türk Medeni Kanunu’na göre, eşler arası güven sarsıcı davranışlar’ -Yargıtay’ın da onayı ile- davacının boşanma isteminde, geçerli bir sebep’ sayılmaktadır. Güven sarsıcı örnek olaylar incelendiğinde ise, hemen hepsinde “bir eşin, diğer eşi su-i zanna sevk edici davranışları…” görülmektedir. Bu önemli değinmelerden sonra, ayrıca; “Başkalarını su-i zanna sevk edici davranışlardan sakının, aman ha bu konuya çok dikkat edin !..” demeye gerek kalmamıştır herhalde… Böylece, kadim bir eksikliğimize de daha bir açıklık gelmiş olduğunu umarım; Bizler hep oldum olası; “su-i zanda bulunmamalı, su-i zan günahtır…“ deriz, Halbuki, çok önemli bir diğer düstur da, Su-i zanna sebep olmama’ gayret ve hassasiyeti içinde olmakmış… Hasan KUTLUTAŞ

aile hayatı ile ilgili kıssalar