bulunulmasısebebiyleboşanma davası açabilir. Davaya hakkı olan eş, hayata kast nedeniyle boşanma sebebini öğrenmesi yahut bu sebep-lerden birinin gerçekleşmesihalinde 6 (altı) ay ve herhalde 5 (beş) yıl içerisindedava açmak zorundadır.Affeden Affedentarafın dava açmaya hakkı yoktur. Bu nedenle boşanma konusunda kararınız kesin ise, af niteliği taşıyan davranışlardan sakınmanız gerekmektedir. Eşinize göndereceğiniz af niteliğindeki mesajlar ya da eşinize veya üçüncü kişilere sözlü olarak yapacağınız af açıklaması Yargıtay uygulamaları uyarınca af Affedentarafın dava hakkı yoktur. Kanunda zina eylemi, boşanma sebebi olarak sayılmış ancak tanımına yer verilmemiştir. Peki zinanın tanımı nedir;Zina, evli bir kişinin eşi dışında bir kimse ile karı koca hayatı yaşamasıdır,cinsel ilişki yaşamasıdır. Afhalinde dava açılmayacağı TMK. m. 161 hükmünde düzenlenmiştir: “Affeden tarafın dava hakkı yoktur.” Şeklinde açık ve kesin bir dille yasada yerini almıştır. Af örtülü veya açık olabileceği gibi yazılı veya sözlü Davayahakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak 6 ay ve her halde bu sebebin doğumunun üzerinden 5 yıl geçmekle dava hakkı düşer. Affeden tarafın dava hakkı yoktur”. Bu maddede sözü geçen hayata kast eşlerden birinin diğerini öldürmek gayesini gütmesidir (öldürmeye teşebbüs, intihara teşvik vb). cash. 1 Kasım 2019 – Medeni Hukuk4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nda boşanma sebepleri 161 ile 166. maddeler aralığında düzenlenmiştir. Medeni Kanun’un 161 ile 165. maddeleri aralığında düzenlenen; zina, hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış, suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme, terk ve akıl hastalığı özel boşanma sebeplerini oluşturmakta olup, sınırlı sayıdadırlar. Bununla birlikte; evlilik birliğinin sarsılması TMK madde 166/1-2, eşlerin anlaşması TMK madde 166/3 ve fiili ayrılık TMK madde 166/4 ise genel boşanma nedenlerini Medeni Kanun’un 161 ile 165. maddeleri aralığında düzenlenen özel boşanma sebepleri, ilgili mevzuat ve Yargıtay içtihatları kapsamında Boşanma SebepleriMedeni Kanun’da sınırlı sayıda sayılan özel boşanma sebeplerine dayanan boşanma davaları 5 maddede Zina Türk Medeni Kanunu’nun 161. Maddesinde düzenlenmiştir.“Madde 161 Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir. Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Affeden tarafın dava hakkı yoktur.”Kanun hükmünde de haiz olduğu üzere; zina sebebine dayalı olarak açılan boşanma davasında dava hakkı, boşanma sebebinin öğrenilmesinden itibaren altı ay ve her halde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle düşer. Söz konusu boşanma davalarında diğer eş, zina yapan eşten tazminat hukukunun genel esaslarına göre manevi tazminat talep durumunda; yukarıdaki kanun maddesi hükmüne göre zina sebebine dayalı olarak dava açılabileceği gibi, evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayalı boşanma davası da açılabilir. Hatta aynı davada zina ve evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebeplerinin ikisine birlikte dayanılarak da dava açılabilir. Ancak; boşanma davası yalnızca zina sebebine dayanılarak açıldıysa, mahkemece sadece zina sebebinin gerçekleşip gerçekleşmediğine göre karar verilebilecek, evlilik birliğinin temelinden sarsılması olgusu incelenmeyecektir. Aynı şekilde eğer dava evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuksal sebebine dayalı olarak açıldıysa, mahkemece zina sebebine dayalı olarak boşanmaya karar verilemeyecektir. [1] Hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olup, talepten fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Ancak Yargıtay içtihatlarında usulünce yapılmış bir ıslah ile boşanma sebebinin değiştirilebileceği Hayata Kast, Pek Kötü veya Onur Kırıcı DavranışTürk Medeni Kanunu’nun 162. Maddesinde düzenlenmiştir.“Madde 162 – Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir. Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Affeden tarafın dava hakkı yoktur.”Medeni kanunda boşanma sebebi olarak sayılan “hayata kast” kavramı, ceza kanununa göre daha geniş yorumlanmalıdır. Ceza davalarında değerlendirilen; kullanılan silahın öldürmeye elverişli olup olmaması, eylemin tamamlaması ya da teşebbüs aşamasında kalması, kendiliğinden eyleme son verilmesi gibi olgular boşanma davalarında incelenmeyecektir. Boşanma davalarında hayata kast, öldürme niyetini gösteren fiillerin varlığı bakımından kötü muamele ve onur kırıcı davranış ise somut olaya göre hakim tarafından değerlendirilmektedir. Genel olarak “pek kötü muamele”; eşin sağlığını, vücut bütünlüğünü bozucu fiillerdir. “Onur kırıcı davranış” ise; eşi küçük düşürmek amacıyla yapılan hakaret gibi eylemlerdir. [2]Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin bir kararında eşine sürekli fiziksel şiddet uygulayan kişinin eylemlerinin pek kötü muamele ve onur kırıcı davranış olduğu içtihat edilmiştir.[3]Özel boşanma sebebine dayalı olarak açılan davada genel boşanma sebebiyle TMK boşanma kararı verilemez. Davacı tarafça yalnızca hayata kast, pek kötü muamele veya onur kırıcı davranış sebebine TMK m. 162 dayalı olarak boşanmaya karar verilmesi talep edilmiş ise, başka sebeplere dayalı olarak boşanma kararı verilemez. [4]Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış sebebi ile dava hakkı; eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme Türk Medeni Kanunu’nun 163. maddesinde düzenlenmiştir.“Madde 163 – Eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu sebeplerden ötürü onunla birlikte yaşaması diğer eşten beklenemezse, bu eş her zaman boşanma davası açabilir.”Kanun maddesinde belirtildiği gibi; boşanma sebebi oluşturacak suçun küçük düşürücü bir suç olması gerekmektedir. Ayrıca söz konusu boşanma sebebine dayalı açılacak olan davalarda herhangi bir hak düşürücü süre de öngörülmemiştir. Mahkeme; işlenen suçun niteliğine göre diğer eşin onunla birlikte yaşaması kendinden beklenemeyeceği hususunu değerlendirecek ve boşanma sebebinin gerçekleşip gerçekleşmediği hakkında karar verecektir. Bu hususta Yargıtay 2. Hukuk Dairesi bir kararında; cinsel taciz suçunun niteliği gereği davacının onunla birlikte yaşaması kendisinden beklenemeyeceğinin açık ve tartışmasız olduğunu, boşanma sebebinin gerçekleştiğini içtihat etmiştir.[5]Bununla birlikte Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin kararlarında; eşlerden birinin uzun süreli hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkum olması ve hatta hükmen tutuklu olması sebebiyle evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı ve boşanma sebebinin gerçekleştiği içtihat edilmiştir.[6]Medeni Kanun’da bir diğer neden olarak kanun haysiyetsiz hayat sürme yer almaktadır. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi; eşlerden birinin sahte kimlik kullanarak bir müddet üçüncü kişilerle evlilik dışı birlikte yaşaması suretiyle haysiyetsiz yaşam sürmenin koşullarının gerçekleştiğini ve onunla birlikte yaşaması diğer eşten beklenemeyecek hale geldiğinin sabit olduğunu içtihat etmiştir.[7]4- Terk Türk Medeni Kanunu’nun 164. maddesinde düzenlenmiştir.“Madde 164 – Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hakim veya noter tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş hakkı olan eşin istemi üzerine hakim veya noter, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi halinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilan yoluyla yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz.”Türk Medeni Kanunu’nun 164. maddesi, eşlerden birinin evlilik birliğinden doğan yükümlülükleri yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde, ayrılık en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ise, istem üzerine hakim tarafından yapılan ihtarın da sonuçsuz kalması halinde terk edilen eşin, boşanma davası açabileceğini hükme bağlamıştır.[8] Burada ortak hayata son veren eşin ortak konutu terke zorlayan ya da konuta almayan eş de bu kapsama dahildir gerçek iradesi, evlilik birliğinin mükellefiyetlerinden kaçma amacının bulunup bulunmadığı ya da tüm bu hususlarda haklı nedeni olup olmadığı tespit edilmelidir. Nitekim Yargıtay Kararlarında terke dayalı davanın reddedilebilmesi için terkte haklılığın değil, eve dönmemekte haklılığın kanıtlanması gerekmektedir.[9]Terk edilen eş; terk olayının üzerinden en az dört ayın geçmesiyle hakime veya notere başvurarak terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi ihtarınında bulunulmasını talep eder. Türk Medeni Kanunu’nun 164. maddesi gereğince çekilen ihtarın hukuki sonuç doğurması için samimi bir arzunun ürünü olması gerekir.[10] Yine terk sebebine dayalı açılacak boşanma davalarında ihtarnamenin usulüne uygun olarak gönderilmesi dava şartı olup, hakim tarafından usulüne uygun olarak ihtarname gönderilip gönderilmediğini ile ihtarnamenin kanuni unsurları taşıyıp taşımadığı re’sen dikkate alınmalıdır.[11]Terk sebebine dayalı olarak açılan boşanma davalarında herhangi bir hak düşürücü süre söz konusu Akıl Hastalığı Türk Medeni Kanunu’nun 165. Maddesinde düzenlenmiştir.“Madde 165 – Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hale gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir.”Akıl hastalığı sebebiyle boşanmaya karar verilebilmesi için, akıl hastalığının ortak hayatı diğer eş için çekilmez hale getirmesi ve hastalığın geçmesine olanak bulunmadığının resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmesi şarttır. Akıl hastalığı sebebine dayalı boşanma davasının açılması durumunda Mahkemece, tam teşekküllü devlet hastanesi veya üniversite hastanesinden Türk Medeni Kanunu’nun 165. maddesi gereğince, davalının akıl hastası olup olmadığı, mevcut bir hastalık varsa bu hastalığın diğer eş yönünden çekilmezlik unsuru taşıyıp taşımadığı ve hastalığın geçmesine olanak bulunup bulunmadığı konusunda sağlık kurulundan rapor alınarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir.[12]Akıl hastalığı sebebiyle açılacak boşanma davalarında herhangi bir hak düşürücü süre hastalığı sebebi söz konusu ise; Türk Medeni Kanunu’nun 166/1. maddesine dayalı “evlilik birliğinin sarsılması” hukuki sebebine dayanılarak dava açılamayacağı gibi, söz konusu kanun hükmüne dayalı olarak boşanmaya karar verilemez. Zira akıl hastalığı durumunda kişinin hareketleri iradi olmadığından, kişiye kusur yüklenemez.[13]________________________[1] Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2018/6226 Esas, 2019/2588 Karar sayılı ve Tarihli Kararı “Taraflar arasında görülen karşılıklı boşanma davalarının yapılan muhakemesi sonucunda mahkemece davalı karşı davacı erkeğin boşanma davası ile davacı-karşı davalı kadının zina TMK m. 161 hukuki sebebine dayalı boşanma talebinin ispatlanamadığı gerekçesiyle reddine, davacı-karşı davalı kadının boşanma talebinin Türk Medeni Kanunu’nun 166/1 maddesi uyarınca kabulüyle tarafların boşanmalarına karar davalı kadının boşanma davası münhasıran Türk Medeni Kanunu’nun 161. maddesinde düzenlenen zina ve aynı kanunun 162. maddesinde düzenlenen pek kötü davranış sebebine dayalı olup, Türk Medeni Kanunu’nun 166/1. maddesinde düzenlenen evlilik birliğinin sarsılmasına dayalı bir davası tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır. Hükmün sonuç kısmında taleplerden her biri hakkında verilen hükmün gösterilmesi gerekir. Talepten fazlasına veya başka bir şeye karar veremez HMK m. 26.Gerçekleşen bu durum karşısında, mahkemece davacı-karşı davalı kadının Türk Medeni Kanunu’nun 166/1. maddesine dayalı bir boşanma davası olmadığı halde, davacı-karşı davalı kadının davasının TMK 166/1. maddesi uyarınca kabulüyle tarafların boşanmalarına karar verilmesi usule ve kanuna aykırı olup bozmayı davalı kadının boşanma davası münhasıran Türk Medeni Kanunu’nun 161. maddesinde düzenlenen zina ve 162. maddesinde düzenlenen pek kötü davranış sebebine dayalıdır. Hakim tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır. Hükmün sonuç kısmında taleplerden her biri hakkında verilen hükmün gösterilmesi davalı kadının Türk Medeni Kanunu’nun 162. maddesinde düzenlenen pek kötü ve onur kırıcı davranış hukuki sebebine dayalı boşanma talebi yönünden bir karar verilmemesi usule ve kanuna aykırı olduğundan bozulması gerekmiştir.”[2] Yargıtay Dairesi’nin 2018/196 Esas, 2019/929 Karar sayılı ve Tarihli Kararı “Tüm dosya kapsamı ve toplanan delillerden; mahkemece davacı-karşı davalı erkeğe yüklenen kusurlu davranışlar yanında, davalı-karşı davacı kadının da birden fazla kez başkaları yanında ve ayrıca mesaj atmak suretiyle, eşine sen erkek misin, sen aynaya bakmıyor musun, kendini görmüyor musun, kuş beyinli, salak ve gerizekalı tarzı hakaretlerde bulunduğu ancak boşanmaya sebebiyet veren olaylarda yine de davacı-karşı davalı erkeğin davalı-karşı davacı kadına nazaran daha fazla kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında, dosya kapsamına yansıyan hakaret ve aşağılamaların sıklığı ile içerikleri ve ağırlığı dikkate alındığında davalı-karşı davacı kadının, davacı-karşı davalı erkeğe onur kırıcı davranışta bulunduğu görülmekle, davacı-karşı davalı erkeğin de boşanma davasının TMK m. 162 kabulü zorunlu hale gelmiştir.”[3] Yargıtay Dairesi’nin 2016/21125 Esas, 2017/7988 Karar sayılı ve Tarihli Kararı “Yapılan ve toplanan delillerden, davalı erkeğin eşine sürekli fiziksel şiddet uyguladığı anlaşılmaktadır. Davalının eşine yönelik bu eylemleri pek kötü muamele ve onur kırıcı davranış oluşturur. Bu bakımdan, mahkemenin ret gerekçesi yasal değildir. Yasanın 162. maddesinde yer alan boşanma sebebinin oluştuğu dikkate alınarak davacı kadının davasının kabulü gerekirken, reddi doğru bulunmamıştır.”[4] Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2017/6182 Esas, 2017/14100 Karar sayılı ve Tarihli Kararı “Hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez HMK Davacı kadın dava dilekçesinde hayata kast, pek kötü muamele veya onur kırıcı davranış sebebine TMK m. 162 dayalı olarak boşanmaya karar verilmesini talep etmiş, mahkemece evlilik birliğinin sarsılması TMK m. 166/2 hukuksal sebebine dayalı olarak boşanma kararı verilmiştir. Özel boşanma sebebine dayalı olarak açılan davada genel boşanma sebebiyle TMK boşanma kararı verilemez. O halde mahkemece, davacı kadının boşanma davasında, delillerin özel boşanma hayata kast, pek kötü muamele veya onur kırıcı davranış sebebi yönünden değerlendirilerek ve bu hukuki sebebe dayalı olarak karar verilmesi gerekirken, evlilik birliğinin sarsılması TMK m. 166/2 sebebi ile tarafların boşanmalarına karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.”[5] Yargıtay Dairesi’nin, 2014/20560 E., 2015/4947 K. Sayılı ve Tarihli Kararı “Davalının, on iki yaşında bir kız çocuğuna cinsel tacizde bulunduğu, suçu sabit görülerek bundan dolayı ceza aldığı yapılan soruşturma ve toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Mahkemece, “davalının bu suçu bir kere işlemiş olmasının tek başına boşanmaya neden olmayacağı vicdani kanaatine varıldığı, bu durumun evliliği diğer eş bakımından çekilmez hale getirdiğinin ispatlanması gerektiği, bu yolda delil getirilmediği” gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Dava Türk Medeni Kanununun 163. maddesinde yer alan “küçük düşürücü suç işleme” sebebine dayanılarak açılmıştır, işlenen suçun niteliğine göre davacının dava açması karşısında onunla birlikte yaşaması kendisinden beklenemeyeceği açık ve tartışmasızdır. Boşanma sebebi gerçekleşmiştir. Davanın kabulü gerekirken, isteğin reddi doğru görülmemiştir.”[6] Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2015/21999 E., 2017/2786 K. Sayılı ve Tarihli Kararı “davalının kasten öldürmeye teşebbüs ve kasten yaralama suçlarından dolayı uzun süreli hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkum olduğu, bunun sonucu olarak evlilik birliğine ilişkin görevlerini yerine getiremeyeceği anlaşılmaktadır. Bu durumda, davacı kadın dava açmakta haklı olup, evlilik birliği sarsılmıştır. Bu durumda, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde reddi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.”Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin, 2017/81 E., 2017/1867 K. Sayılı ve Tarihli Kararı “Davalının kasten öldürme suçundan dolayı uzun süreli hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkum olduğu, bunun sonucu olarak evlilik birliğine ilişkin görevlerini yerine getiremeyeceği anlaşılmaktadır…Bu durumda davacı kadın dava açmakta haklı olup, evlilik birliği temelinden sarsılmıştır.”Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2007/5368 E., 2008/2887 K. Sayılı ve Tarihli Kararı “Tarafların tarihinde evlendikleri, davalının tarihinde işlediği iddia edilen yüz kızartıcı suçtan dolayı evlenmelerinden 14 gün sonra tutuklandığı ve halen bu suçtan hükmen tutuklu olduğu anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya TMK. md. 166/1 karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır.” [7] Yargıtay Dairesi’nin 2009/16450 Esas, 2009/19112 Karar sayılı ve Tarihli Kararı “Dava Türk Medeni Kanunu’nun 163. maddesine dayalı haysiyetsiz yaşam sürme ve suç işleme nedeniyle boşanmaya ilişkin olarak açılmıştır. Davalının … Ceza Mahkemesinin tarihinde kesinleşen ilamıyla resmi belgede sahtecilik suçundan mahkum olduğu anlaşılmaktadır. Ceza dava dosyasının incelemesinde; Davalının … kimliğini kullandığı, … ve …’la bir müddet evlilik dışı birlikte yaşadığı, bu nedenle haysiyetsiz yaşam sürmenin koşullarının gerçekleştiği ve onunla birlikte yaşaması davacıdan beklenemeyecek hale geldiği sabit olduğu halde, yazılı gerekçeyle davanın reddi doğru görülmemiştir.”[8] Yargıtay Dairesi’nin, 2017/6538 Esas, 2019/3363 Karar sayılı, Tarihli Kararı[9] Yargıtay Dairesi’nin, 2017/6538 Esas, 2019/3363 Karar sayılı, Tarihli Kararı, Yargıtay Dairesi’nin 2013/21288 Esas, 2014/4048 Karar sayılı, Tarihli Kararı “Terk sebebine dayanan boşanma davasının reddedilebilmesi için terk etme konusunda haklı olmak yetmez, usulüne uygun ihtar tebliğine rağmen ihtar edilen eşin haklı bir sebeple aile birliğine dönmediğinin gerçekleşmesi gerekir. Davacı-davalı kadın ihtara rağmen dönmemekte haklı olduğunu ispatlayamamıştır. Kocanın ihtar isteğinin samimi olmadığını gösteren bir delil de bulunmamaktadır. Kadının ihtar tebliği üzerine Türk Medeni Kanunu’nun 166/1. maddesine dayanarak boşanma davası açmış olması, ihtar süresi içinde dava açmasını haklı kılan başka sebep ve olgular bulunmadıkça, dürüstlük kuralına TMK md. 2 aykırı olup, bu davanın açılmış olması, onu ayrı yaşamakta haklı kılmaz. O halde, Türk Medeni Kanunu’nun 164. maddesinde yer alan boşanma sebebinin gerçekleştiği gözetilerek kocanın boşanma davasının kabulü, kadının boşanma davasının ise reddi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.”[10] Yargıtay Dairesi’nin 2014/26171 Esas, 2014/26450 Karar sayılı, Tarihli Kararı “Türk Medeni Kanununun 164. maddesi gereğince çekilen ihtarın hukuki sonuç doğurması için samimi bir arzunun ürünü olması gerekir… bu durumda kadın tarafından açılan bağımsız nafaka davası tarihinden başlayarak dört ay geçmeden tarihinde çekilen ihtarın hukuki sonuç doğurmayacağının anlaşılmasına göre, davacı-karşı davalı koca’ın terk hukuki sebebine dayanan davasının reddi gerekirken, kabulü usul ve yasaya aykırıdır.”[11] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2012/2-686 Esas, 2013/67 Karar sayılı ve Tarihli Kararı “İhtar isteğinde bulunabilmenin koşulu; boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayının bitmesi yani, eşin terk eyleminin üzerinden en az dört ay geçmiş olmasıdır. Bu halde mahkemece verilecek ihtar kararında; davet edilen evin açık -ayrıntılı- adresi gösterilmeli, davet eden eş evde bulunmayacaksa evin anahtarının bulunduğu yer belirtilmeli; davet edilenin yol gideri konutta ödemeli olarak gönderilmeli ve özellikle davete iki ay içinde uyulması gerektiği, aksi halde bunun doğuracağı sonuçların neler olduğu, açıklanmalıdır.”[12] Yargıtay Dairesi’nin 2018/3075 Esas, 2018/7120 Karar sayılı ve Tarihli Kararı[13] Yargıtay Dairesi’nin 2018/2559 Esas, 2018/6246 Karar sayılı ve Tarihli Kararı “Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden davalı kadının akıl hastalığı nedeniyle Türk Medeni Kanununun 405. maddesi gereği kısıtlanarak kendisine vasi atandığı anlaşılmaktadır. Davacı erkek tarafından akıl hastalığına dayalı TMK m. 165 olarak açılmış bir dava bulunmamaktadır. Davalı kadının hareketleri iradi olmadığından, kusur yüklenemez ve Türk Medeni Kanunu’nun 166/1. maddesine dayalı “evlilik birliğinin sarsılması” hukuki sebebine dayanılarak boşanmaya karar verilemez. Erkeğin davasının reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.” Affeden tarafın dava hakkı olmadığına ilişkin yargıtay kararları YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1997/2-562 K. 1997/779 T. • BOŞANMA Affedilen olaylar • AF EDİLEN OLAYLAR Boşanma • HOŞGÖRÜ İLE KARŞILANAN OLAYLAR Boşanma 743/ ÖZET Tanık ifadelerinden geçen olaylardan sonra evlilik birliği devam etmiştir. Davacı bu olayları affetmiş en azından hoşgörü ile karşılamış sayılır. DAVA VE KARAR Taraflar arasındaki “boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Konya Asliye 1. Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen gün ve sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine; Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin gün ve sayılı ilamı ... Tanık ifadelerinde geçen olaylardan sonra evlilik birliği devam etmiştir. Davacı bu olayları affetmiş en azından hoşgörü ile karşılamış sayılır. Bundan sonra boşanmayı gerektirir bir olayın varlığı kanıtlanamamıştır. Medeni Kanun'un 134/1-2. maddesi uyarınca; Boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, müşterek hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Oysa dinlenen davacının tanıklarının sözlerinin bir kısmı Medeni Kanun'un 134/1 maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Bu itibarla davanın reddi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi Usul ve Kanun’a aykırıdır... gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre; Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi Usul ve Yasa'ya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. SONUÇ Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA oyçokluğu ile karar verildi. Hukuki NET Güncel Haber 20-10-2009 065903 Nedir? Cevap Affeden tarafın dava hakkı olmadığına ilişkin yargıtay kararları YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2000/2-1128 K. 2000/1153 T. • BOŞANMA Affedilen olaya dayanılmaz • TEDBİR NAFAKASI HAKKI 743/ ÖZET 1. Tanıkların sözünü ettiği hakaret olayından sonra taraflar barışıp birlikte Almanyaya gitmişler ve orada kalmışlardır. Koca eşini affetmiş, geçen olayları hoşgörü ile karşılamıştır. Artık bu olaylar boşanmaya esas alınamaz. 2. Boşanma davası açılınca eşlerin ayrı yaşama ve nafaka isteme hakları doğar. İstek olmasa bile dava süresince, davaya bakan hakim gerekli tedbirleri re'sen almak zorundadır. DAVA VE KARAR Taraflar arasındaki "boşanma" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Balıkesir Asliye 2. Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen gün ve 1998/576 E. 1999/520K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin gün ve 1999/13328 2000/225 K. sayılı ilamı; .... 1- Toplanan delillerden, tanıkların sözünü ettiği hakaret hadisesinden sonra tarafların barışıp birlikte Almanya'ya gittikleri ve orada uzunca bir süre birlikte kaldıkları anlaşılmaktadır. Gerçekten bu durum karşısında koca eşini affetmiş, geçen olayları hoşgörü ile karşılamıştır. Artık bu olaylar boşamaya esas alınamaz. Tanıklar Almanya'da oluşan bir olaydan da söz etmemişlerdir. Davanın reddi gerekirken, deliller yanlış değerlendirilerek boşamaya karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. 2- Boşanma davası açılmakla eşlerin ayrı yaşama ve nafaka isteme hakkı doğar m. 162/2, 137. Kaldı ki istek olmasa bile davanın devamı süresince gerekli tedbirlerin davaya bakan hakim tarafından kendiliğinden re'sen alınması zorunludur. 137. O halde dava tarihinden geçerli olmak üzere, kadın ve yanındaki müşterek çocuk yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır... gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. SONUÇ Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA oybirliği ile karar verildi. şükela tümü bugün bu cümle twit olsa beğenirdiniz ama bu cümle m. 161/3 ve 162 numaralı türk medeni kanunundan. ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri takip etmek için giriş yapmalısın. hesabın var mı? giriş yap Medeni Kanununda düzenlenmiş olup bir takım boşanma sebepleri sayılmıştır. Bunlardan birkaçı zina, akıl hastalığı, terk gibi sebepler olmakla birlikte davalarda en çok dayanılan sebep evlilik birliğinin temelinden sarsılması avukatı olarak kullanmakta olduğumuz asıl sebep şiddetli geçimsizlik sebebidir. Çünkü bu sebep zaten diğerlerinin hepsini kapsamaktadır. Bu nedenle bir boşanma avukatı, boşanma davasını, genelde evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayandırır. Ancak şunu da unutmamak gerekir ki, kanunda sayılan boşanma sebepleri gerçekleşmişse bu gerçekleşen sebebin aynı zamanda evlilik birliğini temelinden sarsmış olması o sebebi düzenleyen maddede aranmıyorsa aranmaz. Md. 162 Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış sebebi buna kast, pek kötü veya onur kırıcı davranışSuç işleme ve haysiyetsiz hayat sürmeTerkAkıl hastalığıEvlilik birliğinin sarsılmasıI. ZinaMADDE Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve herhâlde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı tarafın dava hakkı Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranışMADDE Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı tarafın dava hakkı Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürmeMADDE Eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu sebeplerden ötürü onunla birlikte yaşaması diğer eşten beklenemezse, bu eş her zaman boşanma davası TerkV. Akıl hastalığıVI. Evlilik birliğinin sarsılmasıMADDE Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar Davası Sık Sorulan SorularAnlaşmalı Boşanma Davası Soru-CevapAnlaşmalı Boşanma Ne Kadar Sürer Boşanma davalarında davanızın istediğiniz gibi sonuçlanabilmesi için haklı bir sebep bulup haklılığınızı ispat etmekle mükellefsiniz… Medeni Kanunda sayılan boşanma sebepleri; 1 Zina Sebebi ile boşanma davası Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir. Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Affeden tarafın dava hakkı yoktur. 2 Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış sebebi ile boşanma davası Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir. Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Affeden tarafın dava hakkı yoktur. 3 Terk Sebebi ile Boşanma davası Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hâkim veya noter tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır. Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hâkim veya noter, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi hâlinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilân yoluyla yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz. 4 Akıl hastalığı sebebi ile boşanma davası Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hâle gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmî sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir. 5 Şiddetli Geçimsizlik sebebi ile boşanma davası, Evlilik birliğinin sarsılması, Çekişmeli Boşanma davası Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir. Davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi hâlinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu hâlde boşanma kararı verilebilmesi için, hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü hâlinde boşanmaya hükmolunur. Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi hâlinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir. Şiddetli geçimsizlik sebebi ile dava açan eşin açmış olduğu davada davalının kusurlu olduğunu ve iddialarını ispat etmesi gerekmektedir. Hem boşanmaya karar verilebilmesi hem de nafaka, tazminat, velayet konuları kusur durumuna bağlı olacaktır. Tüm bu sebepler ile boşanma davalarında bir boşanma avukatından yardım almak hak kayıplarının önüne geçecektir.

affeden tarafın dava hakkı yoktur